Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu güne kadar, Halk seçer, seçilenler ülkeyi yönetir diye söylenir. Hatta siyasi iradeyi ve idareyi Halk belirler denilir. Ankara'da bulunan atanmışlar ve seçilmişler, sürekli olarak merkeziyetçilikten yakınırlar, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, kendi kendini yönetmesi gibi fikirler ortaya atılır. Bu anlatılanların, söylenilenlerin neresinde yer alıyor? Siyasi partilerin il ve ilçe yönetimleri...

 

Bir beldede, bir bölgede bulunan sivil toplum örgütleri, siyasi partilerin yöneticileri, bölgelerini tanımadan, bölgelerinin problemlerini bilmeden, her probleme bir çözüm yolu üretmeden, sadece ve sadece Genel Merkezlerinden gelecek talimatlara göre hareket etmeleri ve merkez emir ve politikalarını izlemeleri (Bu güne kadar olduğu gibi) hem bulundukları beldeye bölgeye zarar verir, ilerlemenin önünü tıkar, hem de genel merkezin ülke genelindeki görüş, düşünce ve uygulamalarının önünü tıkar.

 

Her beldenin, bölgenin kendine has özellikleri, problemleri ve kalkınma şekilleri vardır. Her şey uzaktan bakıldığı gibi değildir. Davulun sesi uzaktan hoş gelir derler. Ankara'dan da bakıldığında birçok şey, hoş ve güzel görülebilir, öyle de oluyor.

 

Ben diyorum ki; bir beldede, bölgede bulunan siyasiler, seçilmişler ve atanmışlar, beldelerini, bölgelerini çok iyi tanımalıdırlar, problemlerini ve çözüm yollarını bulmalıdırlar ve Ankara'da bulunan, seçilmişlere, atanmışlara, genel merkezlere bildiklerini, bulduklarını ve yapılması gerekenleri sözlü ve yazılı olarak belirtmelidirler.

 

Ankara'dakilerin merkezdekilerin ana uğraşıları, her konuda genel ve tüm ülkeyi kapsayan konulardır. Çok nadiren ve olağanüstü durumlarda bölgesel, pilot uygulamalar ve kararlar alırlar.

 

Bilhassa Karabük ve benzeri, ekonomisi dibe vurmuş, yağmur fırtınasından kaçar gibi terk edilen beldelerde ve bölgelerde, sivil toplum örgütleri, siyasi parti il ve ilçe başkanlıkları, hatta atanmışlar, konularını problemlerini ve çözümlerini çok iyi bir şekilde, merkeze, Ankara'ya anlatmalıdırlar.

 

Bölgelerin ve ülkenin kalkınmasının tek yolu, yurdun dört bir ucundan her biriminden, ekonomik ve sosyal projelerin yapılması ve merkezin Ankara'nın bu kalkınma modeli, projesi, politikası doğrultusunda, ülke kalkınma politikasının belirlenmesi ile mümkün olacaktır.

 

İletişim sektörünün baş döndürücü ilerlemesi, sanayide, ekonomide ve siyasette, eskiden bir yılda, hatta birkaç yılda olan değişimi bir günde yaşamaktadır. Şimdi bir gün bile karar almada geç olmaktadır. Bu gün git yarın gel, bu işi yarına bırakalım zamanı çoktan geçti. İlgililerin, etkililerin ve de yetkililerin dikkatine sunarım...

Saygılarımla,

 

Hikmet SİVRİ

Anasayfa